Zamanı gelmişti. Belki de geç bile kalmıştık.

Yaklaşık otuz beş yıllık iş hayatına ( Turizm ve otel işletmeciliği ), İstanbul’un o hızlı temposuna, imkanlar dolu yaşantısına, muhteşem denizine-boğazına, eğlencesine, trafiğine, kalabalığına yani tüm iyi veya kötü yanlarına veda etmenin, köye, doğaya kaçmanın zamanı gelmişti. Köye yaşantısına 3-5 günlük tatillerde aşinaydık. Ama dedim ya bu sadece nasıl geçtiğinin farkına bile varmadığımız tatlı bir tatildi. Fakat şimdi bizleri sürekli yaşayacağımız, alışılmadık yeni bir yaşam alanı ve yaşam şekli bekliyordu.

Mevcut olan ve yeni ilave etmeye çalıştığımız yaşam alanlarını hazırlarken, doğanın mükemmel çalışan yapısını, ahengini, işleyişini bozmadan ve ona zarar vermeden, aksine doğayı gözlemleyerek, doğa ile barışık, doğanın bu eşsiz işleyişinden faydalanarak, bir doğal yaşam alanı oluşturma, küçük bir permakültür uygulama çiftliği kurma çalışmaları ve deneyimleri.

Bu ilk geçiş süreci, bizler için biraz zahmetli ve yorucuydu. Ancak bir o kadar da zevkli, heyecanlı, sağlıklı ve huzur doluydu. Bizim bu yeni yaşam alanımız, yaşam şeklimiz, burada yapmış olduğumuz ve yeni yapacağımız çalışma ve tecrübelerimiz, bizim gibi düşünen, bizim gibi yaşamak isteyen, kafasında böyle bir projesi olan herkese rehber ve ilham kaynağı olur.
Dilerim bu tercihimiz, bundan sonraki yaşantımızda ikinci bir bahar olur. Ve gücümüz ve sağlığımız elverdiği sürece başta kendimize, çocuklarımıza, torunlarımıza, gelecek nesillere daha güzel ve yaşanabilir bir çevre ve dünya bırakma çabası içinde oluruz. Onlara doğa, toprak, bitki ve hayvan sevgisini aşılayarak, bu konularda eğlenerek, öğrenme ve uygulama yapma alanları oluşturmaya çalışırız.